NASIL BİR SİVİL-ASKER İLİŞKİSİ? NASIL BİR ORDU?
8 Nisan Çarşamba günü Bilkent Otel’de gerçekleşen Bilkent Uluslararası Güvenlik ve Strateji Semineri’nde Merkez Başkanımız Prof. Dr. Ali Karaosmanoğlu ile TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nihat Ali Özcan konuşmacı olmuşlardır. Sivil – asker ilişkileri ve ordu yapılanması meselesi üzerine birer sunum gerçekleştirmişlerdir.
Sorunun ön plana çıkışı ile konuşmasına başlayan Profesör Karaosmanoğlu, Soğuk Savaş’tan sonra küresel ve bölgesel dönüşümlerin savunma reformunu nasıl zorunlu hale getirdiğine değinmiştir. Bu temel değişiklikleri; karmaşık ve bölgesel yeni dengelerin oluşması, yeni bir savaş türü olarak ortaya çıkan melez (hybrid) savaşlar ve de normatif yapıdaki değişimler olarak sıralamıştır. Dış politikalar ve savunma politikalarının devlet odaklı olmaktan ziyade birey ve toplum odaklı bir güvenlik anlayışına geçtiğini, ekonomik liberalizmin devletler ve uluslararası ekonomi üzerindeki etkisinin savunmayı da etkilediğini belirtmiştir.
Prof. Karaosmanoğlu konuyu üç boyutu ile ele almıştır. Birincisi, sivil asker ilişkisi meselesinin kendisidir. Sivil otorite ile askeri otoritenin ilişkisinin demokratik bir zeminde yürütülmesi sorunudur. Bunun sadece Türkiye gibi demokrasisini geliştirme çabası içindeki ülkeleri ilgilendiren bir sorun değil, demokratikleşmesini tamamlamış ülkeler için de önemli bir mesele olduğunu belirtmiştir. İkincisi, silahlı kuvvetlerin etkinliliği anlamında siyasi otoritenin verdiği görevi etkili şekilde yerine getirmesidir. Üçüncü olarak ise silahlı kuvvetlerin verilen görevi maaliyeti de düşünerek yerine getirmesiyle açıklanan verimliliğe değinmiştir. Karaosmanoğlu sivil denetimde farklı ülkelerde değişik şekillerde ve boyutlarda da olsa sorunlar olduğunu, konunun en verimli şekilde tartışıldığı İngiltere ve ABD’den örneklerini vererek açıklamış, Türkiye’de yaşanan değişimle mukayesesini yapmıştır.
Doç. Dr. Özcan ise Türkiye’de silahlı kuvvetlerin hem etkinlik ve görev hem de değişim ve dönüşüm noktalarına değinmiştir. Ordu yapılanmasında sorun merkezli değişimin getirdiği komplikasyonları ele almış ve çözüm önerilerinde bulunmuştur. Bu anlamda, öncelikle PKK ile silahlı mücadelenin sivil asker ilişkileri üzerinde bazı belirleyici etkiler bıraktığını belirtmiştir. Simetrik yapıdaki orduyla asimetrik karakterdeki bu sorunla başetme durumunda kalınca ne emir-komuta zinciri ve organizasyon yapısı ne de yasaların cevap veremediği noktada çözümün sahada üretildiğini vurgulamıştır. Bunun dışında hem NATO üyeliğinin gerektirdiği şekilde hem de AB’ne üyelik sürecinde kurumların AB normlarında olma zorunluluğu ile yapılan yapısal değişikliklere değinmiştir.
Son olarak 2007’de başlayan davalar sürecinin ordu üzerindeki etkilerine değinen Özcan’a göre ordu hem kurumsal kültürel bir değişime uğrayarak pasif bir eğilim kazanmış hem de bir kapasite kaybına uğramıştır. Sonuçta orduyu değişime zorlayan kendi doğasından kaynaklı nedenlerden de bahseden Özcan, ordunun rolü, tanımı ve görevlerinin değişmesinin ve bunların tartışılmasının önemli olduğunun ancak bunun ideolojik mülahazalar yerine bir gerçeklik çerçevesinde yapılması gerektiğinin altını çizmiştir.